İnsanlar, neslin devamını sağlamak, yeni kuşakları topluma hazırlamak, çocuklarının sosyalleşmesini sağlayarak gelecek kuşaklara kültürel değerleri aktarmak ve cinsel gereksinimlerini toplum tarafından kabul edilebilir bir çerçevede karşılamak üzere bir aile kurmak isterler ve bu amaçla kendileri için uygun bir eş seçmeye yönelirler. Bu yönelişte her insanın tasarladığı birtakım evlilik ölçütleri vardır ve bu ölçütler ait oldukları kültürden etkilenerek şekillenir. Eş tercihleri ve evlilikle ilgili tasarımlar, bazen bilinçli niteliklere sahip olsa da özellikle alt sosyo-kültürel gruptan gelenlerin eş tercihlerinin tesadüflere ya da genel geçer toplumsal değerlere göre belirlendiği bilinmektedir. Geleneksel toplumlarda, bireylerin ergenlik dönemini takip eden zamanlarda evlenmeleri gerektiğine ilişkin yaygın bir inanç vardır. Belli bir yaşa gelen ve evlenmeyen gençlere genellikle bir tür “kusurlu” gözüyle bakılır ve gençlerin evlenmesi için toplumsal baskı uygulanır . Toplumumuzda da geleneksel olarak evli gençler toplumun üyesi olarak daha kolay kabul görürler. Bu nedenle evlilik ilişkisi ülkemiz gençliğinin büyük bir bölümü için toplum içindeki yerini alıp, bağımsız bir iradeyle kendi yaşantısını kurmada en sağlam yol olabilir.
Evliliğin sağlıklı sürmesi ve evlilik amaçlarının evlilik sürecinde gerçekleştirilmesi, geniş çapta eş seçiminin iyi yapılmasına bağlıdır. Eş seçiminde nelerin kriter olarak kullanıldığına ilişkin farklı görüşler bulunmaktadır. Benzer özelliklere sahip kişilerin birbirlerini çektiklerini ileri süren “benzerlik ilkesi”ne göre, sınırlı bireyler grubu içinde yaş, ırk, din, etnik köken, toplumsal sınıf, eğitim ve kişilik benzerliklerine dayanılarak eş seçimi yapılır. Buna karşılık “bütünlenme ilkesi” eşlerin özellikle kişilik açısından farklı ve tamamlayıcı özellikleri nedeniyle seçildiğini savunur. Bu ilke karşıtların birbirini çektiği gerçeğine dayanmaktadır. Araştırmalar hangi ilkenin daha çok uygulandığını ortaya koyamasa da, benzerlik ilkesinin daha geçerli olduğu yolunda izlenimler yaygındır. Bunun nedeni, benzer sosyo-ekonomik düzeye, dine, eğitim ya da kültürel düzeye sahip olan kişilerin ortak değerlerden hareket ederek birbirlerini daha kolay anlayacakları savına dayandırılmakta, özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılıklı toplumsallaşma sürecinin ortak özelliklere sahip kişiler arasında daha kolay gerçekleşeceği iddia edilmektedir. Ayrıca özellikle geleneksel toplumsal yapılarda, ana baba isteğinin ve toplumsal baskının da benzerlik ilkesi doğrultusunda işlediği bir gerçektir.
Evlilikte eş seçimi; bireyin yaşı, etnik yapısı, dini, ırkı, sosyo-ekonomik durumu, deneyimleri, coğrafik özellikler ve toplumun değer yargıları ile yakından ilgilidir . Kişinin evlenebilir duruma gelmesi, bazı istendik özelliklere sahip olması anlamını taşımaktadır. Yapılan bir çalışmada öğrenciler için ‘‘zeka, cazip görünüş ve olgunluk’’ evlenilecek kişide aranan en önemli üç özellik olarak saptanmıştır . Medora ve arkadaşları çalışmalarında erkeklerin, eş olarak seçecekleri kişinin ideolojik görüşlerinin kendileriyle paralel olmasını veya farklı ideolojiye sahip olmamalarını istediklerini, kadınların ise eş olarak seçecekleri kişinin iyi bir işe sahip olmasını ve eğitimli olmasını beklediklerini belirlemişlerdir. Eş tercihlerinde iki cins arasındaki farklı beklentiler, farklı cinslerin evlilikte farklı değerleri öne çıkardığının bir işareti olarak değerlendirilmektedir; bu konuda yapılan bir araştırmada da erkeklerin fiziksel çekiciliği kendilerinden daha fazla olan bayanları eş olarak tercih ettiği, kadınların ise kendilerinden daha yüksek gelir düzeyine, eğitim düzeyine sahip ve sosyal mevkisi iyi olan, zeki ve özgüveni olan erkekleri eş olarak tercih ettiği bildirilmiştir . Bu durum, kadınların erkeklerden kendisinin ve çocuklarının geleceğine daha fazla katkı sağlama beklentisi içinde oldukları anlamına gelmektedir.
Knox ve arkadaşları, üniversite öğrencilerinin eş seçiminde yüksek oranda namuslu ve dürüst olmayı (%86), eşin kendilerini seven biri olmasını (%83), sadık kalmasını ve tek eşliliğe önem vermesini (%69) istediklerini saptamış, buna karşılık Botwin ve arkadaşlarının çalışmaları kişiliğin eşte aranan en önemli özellik olduğunu; bireylerin düşüncelerini açık bir şekilde ifade edebilen, ideallerini somut bir şekilde karşılayan ve kendilerine benzer kişileri eş olarak seçme eğiliminde olduklarını ortaya koymuştur.
Özgüven ve Bilge ’nin çalışmaları, karşı cins arkadaşlığında gençlerin, duygusal olgunluğa, dürüstlüğe ve anlayışa ilk sıralarda yer verdiklerini bulgulamış, Aytaç ve Bayram’ın çalışmalarında ise, bayanların evleneceği kişide kişiliğin (%32) ve sevginin (%26) önemli bir faktör olduğu, buna karşın fiziki özelliklerin ise en son sıralama içerisinde (%02) yer aldığı saptanmıştır .
Tütengil İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciler üzerinde yaptığı çalışmada ‘‘evlilikte önemli sayılan özellikleri; %75 karşılıklı anlaşma, %11 eşin namuslu olması, %8 aşk, %1.5 zenginlik, %1 güzellik ve %1 anne ve baba arzusu olarak belirlemiştir. Evlilikle ilgili eş tercihleri konusunda farklı araştırma bulguları olsa da, evlenebilecek kişilerde bulunması istenilen özellikler genel olarak, güvenilirlik, zekilik, olgunluk, sevecenlik, iyi eğitim almış olmak, anlayışlı olmak, kültürlü olmak, saygılı olmak, sorumluluk duygusuna sahip olmak, cazip bir görünüşe sahip olmak, ilgili olmak, şeklinde sıralanmaktadır .
Eş seçiminde erken yaşlardan itibaren kişilerin karşılaştıkları modeller, eşlere ilişkin tüm sosyal gruplarda konuşulan konular ve eşlerin birbirlerine yönelik görev ve sorumlulukları ile ilgili olarak toplum tarafından kabul edilmiş normlar etkili olmakta, eş adayları oldukça fazla faktörden etkilenen eş beklentilerini iyice netleştirmeden evliliğe yöneldiklerinde eşler arasında önemli sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu bağlamda evliliğe hazırlık aşamalarının iyi değerlendirilmesi gerekir. Evlilik alanında yapılan araştırmalar bu kurumun başarıya ulaşabilmesi ve uygun eş seçimi için uzun, dikkatli ve planlı bir hazırlık devresine ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bireyin evlenebilmesi için en uygun zaman onun cinsel fonksiyonlarını yerine getirebileceği, evliliğe fiziksel ve ruhsal yönden hazır olduğu, duygusal, ekonomik ve sosyal olgunluğunun tamamlandığı dönemdir. Sağlıklı aile ve toplum önemli oranda evliliğe hazırlık döneminin iyi değerlendirilmesine bağlıdır