Yıllar içinde erişkin dönemin tanımını ve ölçümünü yaptığımız bazı değerler önceki jenerasyonlara göre daha geç yaşlarda görülmeye başlamış ancak puberte (ergenlik) daha erken yaşlara kaymıştır. İlk adet görme yaşı 1840’da ortalama 16.5 iken 1990larda 12.8 olmuştur. Günümüzde gençler daha erken cinsel ilişkiye girmekte, her yaş grubunda daha fazla adolesan cinsel deneyim sahibi olmakta, evlilik öncesi cinsel ilişki ve evlilik öncesi fazla seks partneri sayısında da artış görülmektedir. Bu gerçekler istenmeyen gebelikler ve cinsel yolla bulaşan hastalık riskinin bu grupta yüksek olacağını doğrular. Amaç tüm çocuk ve ergenlere yaşa uygun, yoğun, tıbben doğru cinsellik eğitiminin ve risk önleme programlarının verilmesi olmalıdır.
Genelde adolesanın cinsiyeti, yaşı, sosyoekonomik durumu, aile atmosferi, cinsel eğilimi, dini görüşleri ve bireysel yaşam deneyimleri gibi faktörler çocukların ne zaman, nasıl cinsel olarak aktif olacaklarına etki yapar. Cinselliğin konuşulmadığı, saklandığı ortamlarda yetişen çocuklar ilerde pozitif cinsel deneyime sahip olmada güçlük çekebilirler. Bazı ergenler özgüvenlerini arttırmak, yalnızlıklarından kurtulmak, “feminin”olmanın sosyal beklentisini sağlamak, öfkeyi göstermek veya sıkıntıdan kaçmak için seks yaparlar.
Amerika Planlı Ebeveyn Federasyonu sağlıklı toplumu şöyle tanımlar:
Bizlerin cinselliği olan varlıklar olduğumuzu ve bu hayatımız boyunca bunun devam edeceğini bilincindedir.
Gençlerin cinselliklerini ifade etmek ve olgunlaşmanın fizyolojik sürecine uyum sağlayabilmek için evlerde ve okullarda açık iletişime ihtiyaçları olduğunu anlar.
Adolesanların yaşamlarını şekillendiren sosyal, kültürel, ekonomik güçlerin farkındadır
Adolesanların büyümelerini ve gelişimlerini sorumluluk içinde tıbben doğru cinsellik eğitimi vererek desteklemektedir.
Sağlıklı toplumlarda adolesanlar cinsellik dışındaki gereksinimlerini nasıl karşılayacaklarını öğrenirler. Fiziksel, zihinsel ve duygusal olgunluğa ulaşana kadar cinsel ilişkiye başlamayı nasıl geciktireceklerini öğrenirler. Cinsel olarak aktif olduklarında istenmeyen gebelikler ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardan nasıl korunacaklarını öğrenirler.
Cinsellikten uzak durmaya yönelik eğitimi destekleyen, ahlak kurallarına dayandırılarak tüm adolesan cinsel aktivitelerini yasaklayan yaklaşımlar adolesan gelişimini, temel insani gereksinimleri ve davranışları inkar etmiştir. Gençlerin hayatlarının en fazla erişkinlerden bilgi, eğitim ve rehberlik ihtiyacı olduğu zamanda korku ile güdülmüş, baskılayıcı yaklaşımlar gençleri yalnızlığa iter.
Adolesan dönemde değişik gelişim evreleri bulunmaktadır. Bu evrelerden geçerek cinsel kimlik özellikleri birleştirilerek, seksüel açıdan sağlıklı ve sorumluluk sahibi erişkinler yetişir. Bu özellikler şunlardır:
- Fiziksel olgunluk
- Başkalarına karşı artmış empati
- Ebeveyn rehberliği için istek
- Başkalarıyla yakın ilişkide olma isteği
- Yaşıtlar ile kendini tanımlamada artış
- Cinsel tercihlerin farkedilmesinde artış
- Cinsel yönelimin farkedilmesinde artış
- Seksten uzak kalma dönemleri
- Cinsel deneme dönemleri
- İlk cinsel ilişkinin başlaması
- Cinsel ilişkiyi erteleme
Adolesan dönem 3 evreye ayrılır:erken, orta ve geç. Erken dönemde (kızlarda 9-13 yaşlar) cinsel davranışlar ile araştırma sıktır ancak cinsel ilişki oldukça sınırlıdır. Çocuk aileden ayrılıp yaşıtlarından etkilenmeye başlar. Sağlam düşünce yapıları olsa da hareketlerinin gelecekteki sonuçlarını tahmin etmede zorlanırlar. Ebeveynlerinin yönlendirmesine ihtiyaçları vardır.
Orta adolesan dönemde (kızlarda 13-16 yaşlar) aileden ayrılma artar, yaşıtları tarafından kabul görülme davranış üzerine çok etkilidir. Cinsel deneyim sıktır. Çoğu adolesan bu dönemde ilk cinsel ilişkiye girer.
Geç Adolesan dönemde (kızlarda 16 yaş ve sonrası) fiziksel olgunlaşma tamamlanmıştır. Çoğu hareket ve davranışlarının doğuracağı sonuçlarının farkındadır. Diğerleri ile empati artmış, yakınlık gösterme becerisi artmış ve erişkin rolleri tanımlanmıştır. Cinsellik geleceğe yönelik planlama ve bağlılık ile ilişkili olmaya başlar. 7-12. sınıflardaki çocukların %88.2’si kendilerini heteroseksıel olarak görürken, %10.7’si kararsız, %0.7’si biseksüel ve %0.4’ü homoseksüel olarak nitelendirmişlerdir. Kararsız olanların çoğu 18 yaşa geldiğinde azalmıştır.
İlk cinsel ilişki yaşı birçok faktör tarafından etkilenir: Puberte zamanı, sosyal kontroller, romantik ilişkiler, ebeveyn gözetimi, ekonomik durum, yerel şiddet, cinsel taciz, fiziksel çekim, cinsel merak, yaşıtların baskısı, alkol ve diğer ilaçların kullanılması, partnerin onayı, kontrolu kaybetme, korku, hazır olmama, “doğru zaman olduğunu” hissetme. Derslere ilgisi olan, özgüveni olan, arkadaşlık haricinde ilgileri olan kızlar cinsel ilişkiye daha geç girmektedir. Yüksek sosyoekonomik durum, ebeveyn gözetimi, ebeveynler ile yakın ilişki ve çift ebeveynli aile ortamı cinsel aktivitelerde gecikmeye neden olur. Yoksulluk, şiddet, ebeveyn gözetiminden yoksun olmak ise cinsel aktivitenin erken başlamasına neden olur.
Doğumdan sonra her iki ebeveyn tarafından büyütülen kızlar her yaşta başka şekilde büyütülen kızlara göre daha az oranda seks yapma ihtimaline sahiptirler. Onaltı yaşına geldiklerinde aileleri bozulmamış kızların %22’si seks yapmışken diğer tip aile ortamlarında büyüyen kızların %44’ü seks yapmıştır. Onsekiz yaşında bu oranlar %49 ve %69’dur.
Erken dönemde sekse başlamayı etkileyen kişisel ve sosyal faktörler şunlardır:
- Yaşıtlarından fiziksel olarak daha olgun olduğunu zannetme
- Ebeveynlerden erken bağımsızlık beklentisi ve isteği
- Kendini az kısıtlama
- Sigara, alkol, marijuana kullanma
13-14 yaşındakilerin kendi yaşıtlarının cinsel olarak aktif olduklarını düşünenler , bu şekilde düşünmeyenlere göre 20 kat daha fazla ilk ilişki deneyimi yaşarlar. 15 yaşından genç olanlar seks merakı, sevgi göstermek veya doğru zaman olduğuna inandıkları için ilk kez seks denerler. Gelişimde hazırlıklı olmamak kızları ilk deneyimlerini ertelemeye yönlendirir.
Genç kızlar çoğunlukla hap (%44) sonra prezervatif (%38) tercih ederler. Gençleri doğum kontrolüne başvurmalarını kolaylaştırmak cinsel aktivite hızını arttırmaz. Cinsel risk almayı arttırıcı davranışları azaltmak için ebeveynler çocukları ile açık konuşmalı, aktivitelerine, okul performanslarına ve alkol tüketimine dikkat etmelidir. Anne-baba olan ailelerde yaşayan ve ebeveynlerine ve okula bağlı olduklarını hisseden adolesanlar risk taşıyan davranışlarda bulunmaz. Başarılı ebeveyn-çocuk ilişkisi ve iletişimindeki kaliteyi sağlayan unsurlar şunlardır: açık olma, erken yaşta tartışmaya başlama, pozitif mesaj, ebeveynin sınırları koyması, çocuk ve ebeveyn arasında yakınlık, stres olmaması, esneklik. Gençlerle seks hakkında konuşmak onları daha erken veya daha sık sekse teşvik etmez.